Bilmek bilmediğini fark etmekle mümkündür. Bildiğini ve hedefine vardığını sanmak bilgiye ulaşmaya engeldir. Halkımızın ve geri kalmış halkların sorunu da bilmemek değil, fazla bilmektir. Herkes bildiğini sanır. Kimse kendinden şüphe etmez. Eksiklik hissedilmez ve toplum yerinde sayar. Sabit olmayan ve zamanla sınırlanmış bir hayatta “biliyorum” demek sadece kendini sınırlamaktır. Bilmek en fazla bir yolu seçmektir ve insan kendinden ne kadar eminse o kadar sınırlanmıştır.
Kendini bildiğine inandırmak ve kendini kandırmak kişinin kendisine yapacağı en büyük kötülüktür. Kişi kendini yücelterek gelişme imkanını ortadan kaldırmıştır. Ulaştığını düşünerek yolda kalmıştır. Kendini olmadığı yerde görmüş, yanlış görüşe kendini inandırma zahmetiyle sadece kendini kandırma durumunu elde etmiştir.
Kendini kandırmak kişiyi teselli etse de mutlu etmez. İnsanın ve toplumun içindeki terazi adaletsiz bir konuma ulaştığında rahatsızlık türer. Adil yaşamayan, kendini üstün gören ve bilgin olduğunu sanan kişi ve toplumlar gelişme yolunu kapatmış olur. Kendini varsaydığı konum hayalidir, yola çıkacak bir yer bile kalmamıştır. Kendini kandıran için bir dayanak, hareket edecek bir taban, ilerleyecek bir ortam yoktur.
Her şeyi bilmek bilgiden vazgeçmektir. Bildiğini sanmak bilgiyi bırakmaktır. Geri kalmışlık ve cehalet de aslında bilgiye ve bilmeye saygısızlıktır. Kendi bildiğini yüce saymak ve başka doğrular olabileceğini reddetmek doğruluk imkanını dışlamaktır. Kendinden kuşkulanmalı, başka fikirlere saygı duymalı ve başka bilgiler olduğunu fark etmelidir.
Her şeyi bilen halkımız buna en güzel örnektir. Arkadaş muhabbetlerinde, misafirlikte, eş dost ziyaretinde memleketi kurtarma operasyonları düzenlenmekte, ahkam kesilip toplumun farklı kesimleri yargılanmaktadır. Herkes kendini buna muktedir sanmakta, başka fikirleri, farklı düşünceleri mahkum edebilecek kapasiteye sahip olduğunu sayıklamaktadır. En doğrusunu bildiğini sandığı için bu konuda kendine hak görmektedir.
Herkes önemli konularda otorite olmuştur. Bir şey bilmeyip önemli makamlara talip olmada dünya lideriyiz. Elinizi sallasanız başkana, reise, ceo’ya çarpan bir memlekette yaşıyoruz. Kimse cahil değil, kimse kendini yetersiz hissetmiyor. Bilmediğini söyleyen bir avuç insan var ve onları da ayıplıyoruz. Belki biraz öğrenmeye açık olsak, en azından daha iyi bilgiler olabileceğini fark etsek “çok bilme” sorunumuz çözülecek.
“Çok bilen çok yanılır” atasözünde söylendiği gibi, bilmek yanılmakla gelir. Her şeyi bilen halkımız da kendini yanılgılarıyla sınırlamaktadır. Çok bilenler arasında bilmeyen eksiktir. Soran, düşünen, az bilip çok sorgulayan insanlara ihtiyacımız var.