Mecaz

Mecaz: Bir kelimeyi başka anlamlara gelecek biçimde kullanma, metafor

Mecaz, Anlam Arayışı’nda geldiğim bir durak.

Anlam Arayışı’nın dilsel tarafını belirten bir mecaz.

“Antatılabilenden başka bir anlam yok” anlamına gelen bu yazımın adı.

Hayatın anlamı, daha da önemlisi, anlamın anlamı.

Mecaz anlamda söylüyorum: ben bir mecazım. Daha havalı şekliyle bir “metafor.” Hayatımı bir şeylere benzetmeye çalışıyorum. Ancak hayatın anlamını bilmediğimden, ya da bilip de buna göre davranmadığımdan, mecazi olduğumu söyleyebilirim. Başkaca bir anlamım. Herkes gibi, farklı bir yüzünden sorumluyum hayatın. Ancak kesin bir anlama sahip değilim. Bir anlam var ve bu anlamın anlamıdır. Türetilmiş bir anlam, ancak öncülü de türetilmişti. Hiçbir şey “ham” ya da işlenmemiş değildi.

Hayatın anlamının hayatın ben tarafı olduğunu söyleyeli bir yıl geçti. “Ben neden varsam hayat da o yüzden var” demiştim. Bir bütünün parçası ve parçaların da bütünü olan bizler, bunu doğal olarak bilmekteydik. Her şeyin varlığın farklı bir tarafı olduğunu ve zamanı geldiğinde üzerine düşeni yaptığı biliyor olmalıydık. Yoksa anlamsızlığa karşı sukunetimiz anlaşılamazdı. Bir kısmımızın anlam da anlam diye tutturması ise basit bir insan hatasıydı. Yalnız, insan da bir hataydı.

Hata da bir benzetmeydi. Bir mecazdı. Bir kesinliği ya da dayanağı yoktu. Hiçbir şey kesin değildi. Her şey, kesinlik gibi, bir varsayımdı. Evrenin kendisi de, başladığı güne borcunu ödeyecek ve yok olacaktı. Bu aradaki boşlukta varsayımlarımız ile parçadan bütüne doğru belirsizleşen bir oyun oynamaktaydık. Ve oyunun kuralları uzlaştığımız kadar gerçekti. Doğru değil, doğru kabul ettiklerimiz vardı. Doğru “bizim olan”dı. Kısacası  en soylu gerçek, en çok ortağa sahip olandı.

Anlam bize ait ve her şey bize bağlı. Ancak “biz” dediğim insan değil, her şeydir. Bireysel sorumluluğumuzdaki konulardan evrenin ötesine kadar azalan bir belirleyiciliğimiz vardır. Kendi hayatımız üzerinde karar vermemiz gibi, parçası olduğumuz evrensel bütünün de karar vericisiydik, ancak diğer tüm üyeleri ile.

Böyle şeyler söyleyip duruyorum. Yazdıklarım bir şeyi çözmek veya kesinliğe ulaşmak amacında değildir. Zaten böyle bir şey yok. Benim size verebileceğim bir şey yok. Her şey ortaklıktan gelir. Bir sözcüğün anlamı unutulmuşsa sözcük anlamlı olmaya devam eder mi? Bir anlamı tek başımıza bilebilir miyiz? Peki birbirine zıt kavramları değiş tokuş yaparsak, ve bir kişinin bundan haberi olmazsa, onunki mi doğru olur yoksa bizimki mi? Tabi ki ortağı çok olan, hayatın tuttuğu seçenek anlamlı olmaya devam edecektir.

mecazHayatın, yani hepimizin, bizi oluşturan ve bizim oluşturduğumuz parçanın neyi seçeceği de merak konusudur. Hayat hangi yolu seçer? ya da başka bir ifade ile: hayatın anlamı nedir? evrenin amacı nedir? Bu soruların hepsi parçası olduğumuz mekanizmanın amacını sorgular. Ancak amaç bizim dışımızda değildir. Amaç hiçbir şeyin dışında değildir. Hiçbir varlığı dışarıda bırakmaz ve bir parça ile sınırlı kalmaz.

Kısacası, hayat, yani bütün, anlamı belirsiz ve kesin olmayandır. Bir ortaklık olduğundan, tek bir anlama sahip olamaz. Hepimizi içeren bir formül dahi, şahsın amaçlarının değişkenliği nedeniyle değişmeye mahkumdur. Kesin bir anlam arayan kişi şu soruyu sormalıdır: Her an her şeyin yaptığı neyse, hayat da odur. Her şey, her an ne yapmaktadır?

Leave a Reply