Hayat denen bilinmezlikte öğrenmekten daha gerekli ne olabilir? Bilinmez bir diyarda anlamaya çalışmak yapacağımız ilk iştir. Anlamaya çalışmanın sonraki boyutu anlamadığımız yerleri öğrenmektir. Anlamak isteyenler öğrenmezse anlayışları yarım kalır. Öğrenmek, araştırmak anlamanın en büyük yardımcısıdır. Bir amaçla -mesela hayatı anlamak için- öğrenmek ise en kalıcı öğrenmedir.
Anlamaya çalışmak, öğrenmek, öğretmek ve bilinmezliğe değinmek kişiliğin en büyük nitelikleridir. Olmak bir şeyler bilmektir. Bir kişi aslında bir kişi “olduğunu” bilir. Nitekim başka zamanlarda ve koşullarda kişinin bilgisi bambaşka haller alabilir. Bilmek yegane farktır. Diğer tüm farklar, görsellikler, birikimler sıradandır. Doğada bilmekten gayrı bir farka denk gelinemez. Bilmeyi artıran öğrenme eylemi de övülecek en büyük şey olur. Öğrenmek bir kişinin en büyük ölçütü olabilir. Bir kişi ne kadar öğrenmeye açıksa o kadar kişilik sahibidir.
Öğrenmeye karşı olmak da yanlışta ve kötülükte ısrardır. Daha önce hayatın değişkenliğinden ve bilinmezliğinden bahsetmiş, en büyük işin merak etmek ve anlamaya çalışmak olduğunu söylemiştik. Anlaşılmaz bir hayatta, bilinmezlik macerasında, bilmeye karşı çıkmak saçmadır. Öğrenen bu maceraya katkı yapar. Öğrenmeyenin de değeri olmaz.
Bütün öğrenmelerin temelinde anlama isteği vardır. Yalnız ne için anlamaya çalıştığımız önemlidir. Hayatın içindeki ufak meseleler, doğal olaylar, meslekler ve sosyal uğraşlar kendi alanlarında kalıcı öğrenme sağlar. Sınav geçmek için öğrenmek kazanımların sınavdan sonra unutulmasına yol açar. Diploma için öğrenmek diplomaya kadar olan zamanı çöpe atmaktır. Meslek için öğrenmek sadece meslekte yarar. Halbuki en büyük iş hayatı anlamaktır. Hayatı anlamaya çalışırsak ona dair her şey aklımızda kalır.
Öğrenme bir hedefe sahip değilse kalıcı olmaz. İnsan sadece lazım olanı taşır. Ne için öğrendiği çok önemlidir. Geçici bir amaç için öğrenmek geçici öğrenmedir. Hayatı keşfetmek için öğrenmek hayat boyu kalıcıdır. Hayatın bilinmezliğini fark edenler her şeyi kolaylıkla öğrenir. En önemli iş bilinmezliği fark etmektir. O zaman öğrenmek hayat için, hayat boyu öğrenme olur.
Hayat bir bilinmezlik, bir boşluk. Aslında yapabileceğimiz tek şey bunu doldurmak. En dolu şekilde doldurmak da öğrenme ve anlama yoludur. Bu bilinmezlikte en büyük dürtü merak, en büyük amaç anlamak, en büyük uğraş öğrenmek olmalıdır. Kalıcı öğrenme de öğrenmeyi amaç edinince gerçekleşecektir.
Her şeyi bilmek isteyen, her şeyin anlamını keşfetmelidir. Bir amaçla değil her şeyin amacıyla, hayatı anlama amacıyla harekete geçmelidir. Bu büyük hedef büyük bir bilgi birikimiyle gelecek ve hayat boyu öğrenmemizi sağlayacaktır. Her şeyi bilmek her şeyi, hayatı merak etmekle mümkündür.
Kaleminize sağlık hocam. Çok güzel bir konuyu ele aldınız.
Hayat için öğrenmek… .Eskiden hep sorardık ‘hocam nerede lazım olacak bunlar’ diye pek tatmin edici cevaplar alamazdık. Öğrenmek isteyince, ”pi” sayısında bile hayatın anlamının gizli olduğunu ve kelimelerle oynayarak edebi hitabet ile kitlelerin etkilenebileceğini öğrendim. Şu internet, altın tepside insanlığa sunulmuş sonsuz bir kaynak. İmkansızlıklar içinde imkan yaratan dehalar hep öğrenmek istediler. Eminim bu kaynak eski dehalara verilseydi şuan yaşıyor olacağımız gelişmişliği hayal dahi edemiyorum.
İnternet bir nimet ve de bir felaket. O kadar kaynak, o kadar bilgi var ki gerçek işler geri planda kaldı. Bilgi kolaylığı dehayı azaltıyor, kolaylık niteliğin yükselmesine engel. İnsan ulaşamadığının delisi. Binlerce yıldır hayalini kurduğu şey, sihir gibi elinde, ama o başka şeyler peşinde. Başkalık peşinde hayat demiştik ya bir yazıda, aynen öyle. Neyse ki bizim uğraşımız hayatın kendisi ve asla ulaşılamayacak bir hedefe minvalinde. En büyük başkalık bizde, en büyük uğraş ve oyalanma. Hayatın anlamı, ne kadar büyük bir uğraş ama.